III. Bölüm: Kendini Hackle!
Bu 3 bölümlük yazının birinci bölümüne buradan, ikincisine ise şuradan ulaşabilirsiniz. Bu seferki biraz uzunca oldu, vaktinizi ona göre ayarlamanızı öneririm.
7. Retiküler Aktivatör Sistemi (RAS)
Hö?!?
Diğer ismiyle ekstratalamik kontrol modulatuar sistemi.
Haaaa…
Beynimizde ismi kadar görevi de fantastik olan bir sistemden bahsediyorum. Uyku ve uyanıklık durumlarımızı düzenleyen bu sistemin bir diğer görevi de dikkat seviyemizi önemli ölçüde yükseltebilmek. Özetle, odamızda kırmızı bir kalem ararken, etrafımızdaki tüm kırmızı kalem veya ona benzer şeylerin dikkatimizi çekmesini sağlayan, ya da tam tersi gürültülü bir ortamda uyuyabilmemiz için gürültüyü yok saymamızı sağlayan sistemdir kendileri.
Diğer yandan, yeni bir güneş gözlüğü aldığınızda, bir anda sokakta birçok kişinin de güneş gözlüğü takmaya başladığını görürsünüz. Hadi yaz geldi ondan böyle oldu diyelim. Peki, yeni bir araba aldınız ve baktınız ki trafikte sizin arabanızla aynı model onlarca araba türedi birden! Bu da mı rastlantı, bu da mı gol değil? Evet, buna da “algıda seçicilik” deniyor, bilirsiniz.
Ancak algıda seçiciliği kişi kasten değil, bilinçaltı ile sağlar. Peki, RAS’ımızı uyararak belirli fırsatlara uyanık olabilmek için kendimizi “hack”lesek, bir nevi yeniden programlayarak algımızı kasıtlı olarak “seçici” moda alsak nasıl olur? Evet, gerçek anlamıyla “odaklanmak”tan bahsediyorum.
Pozitif düşüncenin gücünü duymuşsunuzdur, bu felsefeyle ilgili herhangi bir kitap okumuş olmanıza ya da gurulara başvurmanıza gerek yok, bizim deyişlerimiz içinde de yer alıyor bu gücün önemi, “iyi düşün, iyi olsun”.
Öyleyse biz retiküler aktivasyon sistemimizi pozitif gelişmelere odaklarsak ne olur? Bu pozitif gelişmelerin gerçekleşmesi için gerekli fırsatları kaçırmaz, buluruz. Kulağa biraz karmaşık mı geldi? Hemen örnekleyelim:
İstanbul’da bir arkadaşınızı ziyarete gidiyorsunuz, ancak gideceğiniz yerde bir otopark yok. İstanbul’da arabayı nereye koyacaksınız, kaldırım kenarına. İstanbul’da araba park edecek yer bulmak kolay mı? Çoğumuzun bu soruya cevabı “hayır”, bense “evet” diyorum –“hadi len” demeyin, anlatacağım.
Önce “hayır”cılara bakalım. Bir kere “arkadaşımın evinin orada park edecek yer bulunmaz” gibi bir yaklaşımla gittiğimizde, o evin orada park yeri aramak yerine baştan pes edip daha uzağa park edebilirsiniz. Hatta eve doğru yürürken “aa bak burada, daha yakında park yeri varmış” diye dövünebilirsiniz.
Daha da fenası, evin önünden geçebilir, ancak burada araba park edecek yer bulunmayacağına kendinizi ikna ettiğiniz için, burnunuzun dibindeki park yerini görmeyebilirsiniz. Göremezsiniz, çünkü zaten onu aramamayı seçtiniz.
Etrafta park yeri için dolanır durur, sonunda bir yer bulup da arkadaşınızla görüştüğünüzde geç kaldığınız için “eh işte İstanbul trafiği, malum” dersiniz, o da anlayışla başını sallar. Sonuç değişmez, onunla geçireceğiniz zamandan, kendi zamanınızdan çalmışsınızdır bir kere.
Peki, İstanbul’daki nüfus ve araç yoğunluğuna aldırış etmeden, “kolayca bir park yeri buluruz nasılsa” düşüncesiyle harekete geçince ne olur? Söyleyeyim, büyük ihtimalle o park yerini bulursunuz. Çünkü öncelikle “hayır”cıların aksine öyle bir yerin varlığına inanıyorsunuz, dolayısıyla onlar gibi burnunuzun ucuna getirilen fırsatları kaçırmazsınız. Evin önünde duran çöp tenekesini biraz itelediniz mi karşınıza çıkan cillop gibi park yerini atlamazsınız.
Sokağa girdiğinizde her yer dolu olsa bile, arabayı biraz yavaşça sürerken –arkadaki korna seslerine çok aldırmadan, İstanbul’dan bahsediyoruz sonuçta- bir anda bir araba yerinden çıkar ve hop siz oraya park ediverirsiniz. Yanınızdaki arkadaşınız da sizin park bulma konusunda ne kadar şanslı olduğunuzu söyleyip durur.
Oysaki siz, az ötedeki manavdan elinde torbalarla çıkıp, arabasına yönelen adamı görmüştünüz. Bir şeyin gerçekleşeceğine inandığınızda, sadece o gerçeği görmek için dikkatinizi toplamaz, sizi o gerçeğe götürecek fırsatları da aktif olarak kollamaya başlarsınız. İşte size de bunu retiküler aktivatör sisteminiz sağlar.
Uzun zamandır sürmekte olan “olumsuz düşünmek” gibi bir huyunuz varsa, bunu değiştirmek zaman alacaktır, ancak bıkmadan “pozitif düşünmeye” kendinizi zorlarsanız, bir süre sonra zorlamanıza gerek kalmayacaktır. Olaylara pozitif yaklaşmak size başka bir bakış açısı kazandıracak, gerçek anlamda dünyanızı değiştirip, hayatınızı kolaylaştıracaktır.
Öyleyse, öncelikle istediğiniz bir işin olacağına kendinizi inandırın, bundan emin olun. Buna giden fırsatları görmek için RAS’ınıza ufak hatırlatmalarda bulunun –post-itlere iliştirilmiş ufak notlar iyi iş görüyor. Bunu park yeri bulmak gibi günlük hayatın basit bir parçasında kullanabileceğiniz gibi, bir eş bulmak, yeni bir iş bulmak, terfi etmek gibi daha uzun vadede sizi etkileyecek konularda da kullanabilirsiniz. Doğru kişilerle tanışmak, ancak doğru kişileri aramakla olur.
Ha, bu arada arkadaşınızın evinin önüne park ettiğiniz arabaya bir çöp kamyonu da çarpabilir, ya da park yasağı ihlalinden çekilebilir de. Aradığınız şeyin her zaman sizin için hayırlı olduğunu söylemedim ki 😉
8. Hata Yapmak Güzeldir!
Oğlum yapma, düşeceksin! Kızım ona dokunma kırılır! Evladım orayı burayı kurcalamasana!
Ayaklanıp etrafta birer atom karınca gibi dolanmaya başladığımız hayatımızın ilk yıllarından itibaren birçok hata yaparız. Yaptığımız hatalar yüzünden ceza alırız, ya da başkalarının bizimle dalga geçmesine bile maruz kalırız. Bunun üzerine hata yapmamakla ilgili aile, sosyal çevre baskısı da oluştu mu, artık yeni birşeyler denemekten ziyade, herkesin gittiği yoldan bir koyun sürüsünü takip eder gibi gideriz. Ha, bu kimilerine göre daha kolay bir hayatı seçmek de olabilir, ama kimin hayatı? Kendi hayatınız mı, başkalarının hayatları mı yaşamak istediğiniz?
Hata yapmak güzeldir, çünkü başarılarımız bizi akut olarak mutlu etse de, hatalarımızdır bizi uzun vadede mutlu edecek olan, tabi gerekli dersleri çıkartabildiğimiz takdirde.
Çocukken de bugünkü gibi ilk hata yaptığınızda vazgeçmiş olsaydınız ya da hata yapmaktan korkup hiç girişmeseydiniz bugün neleri yapamazdınız düşünsenize? Bisiklete binemez, araba kullanamaz, ayakkabı bağlayamaz, yazı yazamaz, okuyamaz ve hatta konuşamazdınız. Peki, bugün kendinizi hata yapmak korkusuyla nelerden sakınıyorsunuz?
Yeni yollar deneyip, yeni tecrübeler edinerek daha fazla hata yapma riskini alıyorsunuz ancak daha çok bilgi edinmek ve daha da başarılı olmak da mümkün hale geliyor. Hem başkalarının sizin hakkında düşündükleri neden bu kadar önemli ki? Esas sizin kendi hakkınızda ne düşündüğünüz daha önemli değil mi? Sakın ola başarısızlıktan sonra siz de kalkıp uzun süreler boyunca kendinizi “ulan beceremedin yine takoz!” diye yıpratmaya kalkmayın. Bunun kimseye bir şey kazandırmadığını şimdiye kadar görmüş olmanız gerek.
Yaşayacağınız olumsuz tecrübeler, size olumlulardan çok daha fazlasını öğretecek, her galibiyetten farklı olarak yeni bir şeyler öğreneceksiniz. Ve bu öğrendiğiniz bilgiyi daha sonraki adımlarınızda daha iyisini yapmak için kullanabileceksiniz.
Hepiniz Semih Saygıner’i tanırsınız. Hani şu dünya şampiyonu olan bilardocumuz var ya canım. Kendi ismini taşıyan 40’tan fazla özel bilardo vuruşunun yanı sıra, adına istekalar üretilen ve şu anki hedefi 65 yaşında dünya şampiyonu olarak bir rekora daha imza atmak isteyen muhterem –ki fırsatı olduğunda bunu gerçekleştireceğine eminim. İşte bu paragrafı yazdıktan bir hafta sonra, kendisinin bir şovuna katılma fırsatım oldu. Daha doğrusu bir şov yapmak üzere, kendisi bizim toplantımıza katıldı.
Zaten bilardo üzerine yaptığı hareketlere söylenecek söz yok. Ancak gelen bir soru üzerine verdiği cevap bu konuyla birebir örtüşüyor: “Ben başarısızlıklarımın ürünüyüm, yalnızca başarılarımın değil”.
Sonuç olarak her başarısızlığın sonunda öğrenilecek yeni bir şey olduğunu, yeni bir fırsat bulunduğunu unutmayın. O fırsatı görmek için yapmanız gereken tek şey bakış açınızı değiştirmek olabilir, öyleyse değiştirin.
9. ?
Evet, ?. Hayatı kolaylaştıracak 9. Bilgi koca bir soru işareti. Kendinizi kandırılmış hissetmeyin. Evet size hayatınızı kolaylaştıracak 9 bilgi sözü verdim, ancak bu 9. Bilginin ne olması gerektiğine henüz karar vermedim, vermeyi de düşünmüyorum.
Etrafınıza baktığınızda, hayatımızı kolaylaştırabilecek o kadar çok şey bulabiliriz ki, bunu bir sayı ile sınırlamak aslında doğru değil. Size ilk 8 bilgiyi verip, 9.’yu vermememin sebebi de bu.
Yapmanız gereken tek şey, yaşamak, tecrübe etmek ve bunları yaparken keyif almak, hayatın anlamı da zaten bundan ibaret –bence.
Tecrübe ettikçe, hayatınızı kolaylaştıracak tonla bilgiye kavuşacak, bunları günlük yaşamınıza yedirdikçe giderek daha rahat yaşamaya başlayacak, nihayetinde dolu dolu bir ömür süreceksiniz.
Ha, bu blogda daha iyi, daha kaliteli bir hayat sürmek için gördüklerimi, okuduklarımı, duyduklarımı, hissettiklerimi kısaca tecrübelerimi paylaşmaya devam edeceğim, dahası, çok daha fazlası gelecek. Ancak sizden tek istediğim yazılanları okumakla kalmamanız, uygulamanız. Hatta sadece okumamanız, kendi tecrübelerinizden de okunmaya değer dersler çıkartmanız –bunu kendimi bir halt zannettiğimden değil, sizin daha iyi bir hayat sürmenizi istediğimden yazıyorum.
Ha, “biz böyle iyiyiz” de diyebilirsiniz, eyvallah. Yalnız tek bir sözüm var o vakit, işin kolayına kaçıp hayatınızı zorlaştırmayın. Bu da benim özlü sözüm olsun 🙂
Geri bildirim: Hayatınızı Kolaylaştıracak 9 Bilgi – 2. Bölüm | Aç Kuzu
Hayn bin yaşa !
Teşekkür ederim, siz de çok yaşayın 🙂
Çok teşekkürler, harika bir yazı dizisi olmuş!